-
1 sağ
пра́вый* * *I1) пра́вая сторона́sağa — напра́во
sağınızda — спра́ва от вас
sağa dönmek — поверну́ть напра́во
sağı tutmak — держа́ться пра́вой стороны́
sağdan yürümek — идти́ по пра́вой стороне́
masayı biraz sağa almak — подви́нуть стол немно́го впра́во
2) полит. пра́вый, приде́рживающийся пра́вых взгля́довsağa kaymak — праве́ть
••- sağdan geri dönmeksağ elinin verdiğini sol elin görmesin — посл. пусть ле́вая рука́ не ви́дит того́, что даёт пра́вая (делать всё скрытно, тайно)
- sağdan geri etmek
- sağ gözünü sol gözünden sakınmak
- sağ kolu
- sağa... sola...
- sağa başvurdu
- sola başvurdu
- sağa sola bakmadan
- sağını solunu bilmemek
- sağı solu olmamak
- sağ yap! II1) здоро́вый2) живо́й, невреди́мыйsağ kalanlar — оста́вшиеся в живы́х
sağ kalmak — оста́ться в живы́х
sağ selâmet — жив-здоро́в, цел и невреди́м
-
2 Allah
алла́х (м)* * *1) Алла́х, Бог2) бу́дучи пе́рвым компоне́нтом изафе́та, уси́ливает значе́ние второ́го компоне́нтаAllahın ayazinda — в лю́тый моро́з
Allahın günü — ка́ждый Бо́жий день
Allahın tembeli — отъя́вленный ло́дырь
••Allah bilir ama kul da sezer — посл. Алла́х зна́ет, а его́ раб дога́дывается
Allah dağına göre kar verir — посл. Госпо́дь Бог раздаёт го́ре / печа́ль / боле́зни и т. п. ка́ждому сто́лько, ско́лько он вы́держит
Allah dokuzda verdiğini sekizde almaz — посл. чему́ быть, того́ не минова́ть
Allah herkesin gönlüne göre versin — погов. ка́ждый полу́чит то, чего́ он заслу́живает
Allah kardeşi kardeş yaratmış, kesesini ayrı yaratmış — посл. дру́жба дру́жбой, а де́нежки врозь
Allah kazadan belâdan saklasın — погов. упаси́, Алла́х, от вся́кой напа́сти
Allahtan korkayandan korkmalı — погов. бо́йся того́, кто не бои́тся Алла́ха
Allah sağ eli / gözü sol ele / göze muhtaç etmesin — погов. не приведи́, Алла́х, прибега́ть к по́мощи бли́зких
- Allahım- Allah ne de yakışmış!- Allahtan- Allah akıl fikir versin!
- Allah akıllar versin!
- Allah Allah
- Allah aratmasın
- Allah artırsın
- Allah aşkına
- Allah bağışlasın
- Allah belâsını versin!
- Allah beterinden saklasın
- Allah beterind esirgesin - Allah büyük
- Allah canını alsın!
- Allah cezasını versin!
- Allah derim
- Allah dört gözden ayırmasın
- Allah düşmanıma vermesin
- Allah ecir sabır versin
- Allah eksik etmesin
- Allah eksikliğini göstermesin
- Allah emeklerini eline versin
- Allah etmesin
- Allah evi
- Allah gecinden versin
- Allah göstermesin
- Allah hakkı için
- Allahın hikmeti
- Allah hoşnut olsun
- Allah için
- Allah inandırsın
- Allah seni inandırsın
- Allah sizi inandırsın
- Allah kabul etsin
- Allah kahretsin!
- Allah kavuştursun
- Allah kerim
- Allahtan kork!
- Allahtan korkmaz
- Allah lâyığını versin
- Allah manda şifalığı versin
- Allah mübarek etsin!
- Allah ne verdiyse
- Allah ömürler versin
- Allah rahatlık versin!
- Allah rahmet eylesin!
- Allah rızası için
- Allah selâmet versin
- Allahını seversen
- Allah son gürlüğü versin
- Allaha şükür
- Allah taksimi
- Allah utandırmasın
- Allah vere
- Allah vere de
- Allah vergisi
- Allah vermesin
- Allah versin
- Allah yarattı dememek -
3 sen
ты* * *тыsen bilirsin — тебе виднее; дело твоё, тебе лучше знать
••sen giderken ben geliyordum — посл. я эти игры / штучки лучше тебя знаю
sen ağa ben ağa, koyunları kim sağa? — посл. и ты господин и я господин, а кто будет работать?
sen sağ, ben selâmet — погов. ничего уж не поделаешь, с этим покончено
-
4 sen
"you, obs. thou. - bilirsin. colloq. As you like./As you will./OK, if that´s what you think is right./I leave it up to you. -inki (tatlı) can da benimki/elinki patlıcan mı? colloq. Just what do you mean by asking me to do something which you regard as being too tiring/dangerous for you to do? - giderken ben geliyordum. colloq. You can´t fool me; I can foresee your every move. - işten korkma, iş senden korksun. proverb Don´t waste time thinking how hard a job is; just set to and try to get it done. - kim oluyorsun? What are you interfering for? (said angrily). - sağ, ben selamet. colloq. The job´s over and done with. - sen ol never: Sen sen ol, bir daha bunu yapma! Don´t you ever do this again!"
См. также в других словарях:
sağ selamet — zf. Sağ salim … Çağatay Osmanlı Sözlük
sağ — 1. sf. 1) Vücutta kalbin bulunduğu tarafın karşısında olan, sol karşıtı Sağ cebinde kocaman bir gazete tomarı görünüyordu. Ö. Seyfettin 2) is. Bu taraftaki yön Sağa dönmek. Sağdan yürümek. 3) Ekonomi ve siyasette gelenekçi (görüş) 4) is., sp.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
selamet — is., Ar. selāmet 1) Esen olma durumu, esenlik 2) Her türlü korku, tasa ve tehlikeden uzak, güvende olma durumu İki şimşek çakıp bir gök gürlemeye görsün, o zaman selameti kaçışta buluruz. H. Taner 3) ed. Anlatıma temel olan düşüncenin her… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sen sağ, ben selamet — iyi veya kötü bir sonuçla biten bir iş karşısında artık yapacak bir şey kalmadığını anlatan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
saz — sağ selamet, rahat … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah — is., öz., Ar. allah Tanrı Birleşik Sözler Allah aşkına Allah taksimi Allah vergisi Allah yapısı Allaha ısmarladık Allahualem Allahuteala … Çağatay Osmanlı Sözlük
sen — is. Teklik ikinci kişiyi gösteren söz Birleşik Sözler elimsende Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller sen ağa ben ağa, koyunları (veya inekleri) kim sağa? … Çağatay Osmanlı Sözlük